18 Eylül 2005

.cuma sohbetleri :p

cuma günü, mertimle uzun zamandır hayalini kurduğumuz bir fantezimizi gerçekleştirecektik.. onur da gelecekti (tabi hiç kusur kalır mı?:) bir gün öncesinden bastıran yağmur bile bizi yıldıramamıştı.. 0930'da (kargaya bokunu yeme fırsatı tanımadan) buluşacakdık.. son kez her ikisinede kontrol ediyim dedim, mesaj attım.. ikisinden de ses yok.. meğerse o sırada mert ibnesi kendi kafasında planı bitirmiş, yine an itibariyle onur yola çıkmış yağan yağmurla taşşak geçercesine meydanın orta yerinde bekliyormuş.. ben otobüse bindiğimde mert "abi galiba yattı bu iş" diyordu.. ama sonradan nedense geldi.. heuehe
merti beklerken biz zamanı öldürmenin bir seviye üstünü deniyorduk ben direk zamana kafa çakmak istiyordum... o kadarki starbucksa gidip adı mocka olan tadı kahveden çok tahin~pekmeze benziyen o şeye 5ytl verip içtik.. starbucks taki bayan benim bardağımın üzerine "oktay" yazdı nedenini anlamadım kutay ismini bana yakıştıramadı mı acaba?. heuehe neyse zaten onur oktayın bardağından bende onurun bardağından içtim.. hiç değilse ben tanıdık birinin bardağından içmiştim.. heeuehe..
mert gelince önce biraz bowling oynıyalım dedik.. burnumuzdan geldi.. mertin kendini olimpiyatlarda zannetmesi ve oyunu aşırı ciddiye alması onurla benim nal toplamamıza neden oldu.. sonradan düşününce mertin kendisini olimpiyatlarda zannetmesinde yan kulvardaki gülle atan abilerin büyük etkisi vardı.. maşallah adamlar direk labutların ortasına atıyordu.. oradan çıkınca merte söz verdiğimiz atraksiyonu yapalım dedik.. hiç birimiz içtikten sonra kendimizi denize atmak istemedik demekki sarhoş olmamıştık derken hadi gidelim dedik ve ayağa kalktık devirdaim sürecini ayağa kalkınca daha da bi hummalı yapan kalp kapalı asansörün kapısından geçmeye çalışmama ve de yerli yersiz gülmeme neden oldu.. ama kimsede fiziksel bir anormali (yürüyüş bozukluğu vs. yoktu).. { bu arada deniz hala merti zil oldu zannediyor bu seferde kefal gibi atlattık kızcağızı bazen üzülüyorum yav ben çok mu kötüyüm heueeheu }
ondan sonra kfc ve arby's den yaptığımız komposizyonlardan birini farklı biriyle deniyelim dedik.. doğrusu semihi aradık.. mert cüssesinden beklenmiyecek bir şekilde az yedi.. onurla ben yine üstümüze düşeni yaptık.. "rekor kıramadınız" diyenlere mert yenildiği için bizde yenilmiş sayıldık diyorum.. sonunda kalan 5 tanenin 5ide mertindir.. onlarıda bizim yiyecek halimiz yoktu dışardan transfer yapalım diyerekten oğuzu aradım, geldi ama oda sadece kola içti.. bu sırada onurla aklımızdan tek şey geçiyordu.. "ulen semih nerdesin senin yüzünden arby's personeline rezil olduk"..
tamam hadi kalkalım derken onur yine toysrus aşerdi.. heuehe.. bizde gittik amacımız biraz top oynayıp midemizde halen bütün halde duran hotwingleri biran önce parçalayım birim düzeye mono düzeye indirgemekti.. onurun o meşhur tsubasa şutu toysrus'ın zürafasına gidince mağazanın nesi olduğunu tam olarak çıkaramadığımız bir elemanıyla aramızda geçen dialog şöyle gelişti.. ben adama bok başı lakabını uygun gördüm.. heueheu
bok başı : burası top sahası mı? burada top oynayamazsınız..
kutay : ne yapacan şimdi, bize dışarı kadar eşlik mi edicen?.
bok başı : evet size dışarı kadar eşlik edicem..
onur : çıkmıyorum nasıl çıkarıcan beni, ben belki birşey alıcam..
bok başı : şuanda alamazsınız..
onur : nasıl alamayız.. sen kimsin? (herkes kopar).. sen buranın müdürü müsün?
bok başı: evet ben buranın müdürüyüm
onur : sen şimdi buranın yöneticisi misin?
bok başı : evet ben bugünlük buranın yöneticisiyim..
diye gidiyordu.. ben o sırada elime geçen en minyatür şeyi (smith nane şekeri) alarak kasaya doğru yönlendim, adam bir arkadaşını görmüş gibi yaptı, gitti yanımızdan kapının yanında dikilmeye başladı.. bizde aldıkdan sonra açıp buyrun müdür bey diye ikram ettik.. zaten böylece günüde bitirmiş olduk.. aslında adamı dövemeden bitirmek bize biraz koydu ama olsun...
heuehe...

14 Eylül 2005

.rockncoke


rockncoke'un park alanında yağmurdan ve tabiki çamurdan korunmak için her bir uzvuna naylon ve türevi şeyler geçiren bir sürü adama şahit oldum.. ilkbahar-yaz kreasyonlarının son çizgilerini üstünde taşıyan bayanlar bile galoş vs. şeyler kullandı.. bayağı ilginç bir görüntüydü.. entrance ın önünde naylondan t-shirt ve s-shirt satan amca büyük ihtimalle köşeyi 3-4 defa dönmüştür.. heueeh..

çamur olayı bir tarafa ortamın nasıl bir sinerjisi varsa hazerfenin orada herkes 3erli 5erli gruplar halinde teletabi haraketleri yapıyorlardı :) ben sadece 2 kişi olanını koyuyorum.. diğerleri tam karambol.. arada kalan kızlar şehit gitmiş olabilir :)

.borusan uzay gemisi mi?

geçenlerde avcılara yolum düştü eski okuluma bakayım dedim.. eski özelliklerinden hiç birşey kaybetmemişti.. örneğin kendini havanın normlarına bırakmış bir toz zerresinin bile boynunda giriş kartı yoksa okula giremiyordu.. dolayısıyla girmekte bende ilk etapta zorlandım.. güvenlik görevlileri "noldu canım birşey mi düşürdün" gibi imalı laflar sarfetmeye başlayınca bende aradım hüseyin özeni (okulun hocasıdır).. neyse girdim içeri... direk uzay gemisi yahu unutmuşum okulun içini.. böle bir manzarayla karşılaşınca okulun altında bir fırlatma platformu bulunup bulunmadığını düşündüm ya ilerde bu okul insanlığa karşı uzaylılar tarafından kullanılırsa.. kesin bu iso9001 belgesinide marslılar çıkarmıştır... heueheh

13 Eylül 2005

.bu ne tembelliktir, dağılın hüleynnnn!

bir tembelliktir aldı gidiyor gez dolaş bloguna vakit ayırma küsecek bana blogum :Pp en kısa zamanda yeni zımbırtılar ekliyeceğim.. gittiğim heryere dijital kameramı götüremiyorum ama 6630 sürekli yanımda.. neyse yakında onlarıda upload ederim bloglamaya devam ederiz..