29 Temmuz 2006

küçük çantalı kadınlar korkusu

her cumartesi cnn turkte bir sabah programı izlerim adını bilmem ama kısaca kadın erkek ilişkilerini inceleyen bir program ama tahmin edeceğinizden daha modern daha kaliteli arada gelen samimi itiraflarla kırıldığınız bazen de vay anasını abi herkese oluyomuymuş bu diye şaşırıp içinizi rahatlattığınız bir program neyse bu sabah ta 20 ayrı kadın ve 20 ayrı erkeğe sorular soruyordu sunucumuz.sorulan kişilerde kariyerlerinde başarılı kişiler yani halka sorduk gibi bir program değil .sunucumuz soruyor en çok hangi kadın tipinden kaçınırsınız adam ;-küçük çanta taşıyan kadınlardan.. ben dumur yaşayıp ne demeye çalışıyor diye düşünürken akıllara zarar çıkarım geldi -küçük çanta taşıyan kadınlar sahiplenicidir,kıskançtır aile ister çocuk ister çok dırdır eder sürekli görüşmek ister dedii..Şimdiiiiiiii bu kadar katagorize ettiğine mi yanarsınnnn yoksa kategorize edenin işinde bir yerlere gelmiş bir adam olduğuna mı .tamm bende korkarım küçük çantalı kadınlardan garişptir onlar nqasıl sığarlar o çantaya anlayamazsın lakinn o kadar yani daha fazla bir rahatsızlık uyandırmaz hakkaten erkekler çantadan karakter tahlili yapabilecekleri evrim düzeyini geçtiler mi ??? varmıdır erkeklerde küçük çantalı kadınlar korkusu???

27 Temmuz 2006

.yasak elma

tanrı, adem ile havva yı cennette yasak elmayı yedikleri için, cenneten kovdu.

neydi o yasak elma?.. cinsel yakınlaşma..

peki ne tarz bir yakınlaşmaydı bu..?
el ele tutuşmak mı..
öpüşmek mi..
sevişmek mi..
yoksa aklından bazı fantaziler geçirmek mi..

sonunda ne oldu?
tanrı cennette böyle şeyler yapılmasının yasak olduğunu bildirdi; onları dünyaya gönderdi.
neden? acaba burada yaptıkları hatayı dünyada yapsalar bir ceza verilmeyecek miydi? yani layık oldukları yer dünya mıydı?

ve aynı tanrı insanlığa gönderdiği kitaplarda da "zina" yı hep haram kıldı..

cennette de haramdı..

madem neden insanlar cennette değil de dünyada?
milyarlarca yıl önce yenilmiş bir haltın suçlusu olarak mı..? yoksa yenilen haltın ürünü olarak mı..?

ancak adem ile havva dünyada da devam ettiler "yasakları delmeye".. hatta insanların "hazreti" önadıyla söylediği birsürü sonuçları oldu bu yasakların..

cennette yasak olan dünyada zaruri miydi yoksa..?

öyleyse neden tüm kitaplarda "zina" haram kılındı..

dünyada 2 varlığa "anne" ve "baba" sıfatlarını yakıştırıyoruz. sadece 2 tanedir bunlar. çok özeldirler.
peki neden ?
bana hayat vererek beni var ettikleri için mi? yoksa kaldıkları yerden devam etmem için bana yasak delme yolu öğrettikleri için mi..?

ilk hücrelerimin oluştuğu anda annem ve babam bana kötü örnek olmuş olmuyorlar mı..? yoksa beni var ettikleri için kutsal kitaplarda yasaklanan kutsal bir görevi yerine getirmenin huzuru içindeler mi..? annem ve babam, daha ben çok küçücükken bana örnek oldukları bu "suç" un ortakları mı? bu benim yükümü hafifletir mi..?

peki ben 10 yaşına kadar zararsız (!) bir çocukken beni belli bir andan sonra yasak şeyler düşünmeye programlamış gözüken tanrı da bu suça ortak olmaz mı?

bu, başlarda tok olan bir köpeğin yanına koca bir dilim biftek bırakıp çarşıya alışverişe çıkmak; geldiğinde de biftek i yerinde hayal etmek değil midir..?

ne kadar gerçekçi bir hayal..? "köpeğe" suç yüklemeyi amaç edinmiş bir eylemden farklı birşey mi?

27 temmuz 2006/ 02:23

25 Temmuz 2006

.name decoder

namecoder.com, net ahalasine istenen ismin, nickin ve bunlar gibi birçok zırvanın açık formlarını üç farklı platformda sallama hizmetini sunuyor..

Geyikoloji : Cyborg ** http://cyborg.namedecoder.com
General Electronic Youth Intended for Kamikaze Observation, Logical Obliteration and Justified Infiltration

Geyikoloji : Sexy ** http://sexy.namedecoder.com
Gorgeous Exciting Yearner Incomparably Keen on Overwhelming, Lustful Orgasms and Joyful Indulgence


Geyikoloji : Monster ** http://monster.namedecoder.com
Grim Emotion-Yearning Investigator-Kidnapping, Orphan-Lacerating Ogre from the Jade Isle


note to self : zzzz sıkıldım sıkıldım sıkıldım...

16 Temmuz 2006

.ipinden kopmak isteyen uçurtma.

sewgi kelebeii:
korkuo musun

sewgi kelebeii:
özgür kalmaktan

pembe Anarş!k:
ama ipimden koparsam yere düşerim..

sewgi kelebeii:
hayır

sewgi kelebeii:
yukarı da yükseleblrsin

pembe Anarş!k:
bi ihtimal.. ama düşük bi ihtimal.. hem de imkansıza teğet.. bi de şey.. beni oraya çıkaran o ipti.. ona bu kadar çabuk ve fütursuzca veda etmeli miyim

sewgi kelebeii:
hyr bnce

sewgi kelebeii:
yukarı yükselmen daha büyük bi ihtimal çünkü

sewgi kelebeii:
o ip sen dahada yükselme diye var kontrol amaçlı

sewgi kelebeii:
sensin aslolan

pembe Anarş!k:
nası benim aslolan.. o ip rüzgar öpüşmeseydi ben hep tavan arasında beklio olcaktım?
pembe Anarş!k:

sewgi kelebeii:
neden belki rüzgarla öpüsen sensin

pembe Anarş!k:
ama beni böyle yere koysan rüzgar sadece kenarlarına dokunur.. havalanınca hiç tasvir edilemicek bi öpücük oluyor..

sewgi kelebeii:
evet ama o ip sadece bi araç

pembe Anarş!k:
evet ama bu kadar vazgeçilebilcek bi araç mı.. hiç bi bağlı diğiliz..

sewgi kelebeii:
evet ama o aracı hayatının

sewgi kelebeii:
amacı yapmak yanlış

pembe Anarş!k:
amaç diğil zaten..

pembe Anarş!k:
ama ondan vazgeçmek korkutuyor beni..

pembe Anarş!k:
bu.. yürümeyi öğrenen birinin annesinin parmaklarından tutmaması gibi bişi..

sewgi kelebeii:
ya da yalancı emzikten

sewgi kelebeii:
vazgeçmk gibi

pembe Anarş!k:
evet..

13 Temmuz 2006

.seçilme yaşı 18 e indirilsin

not bu yazı
bu: http://www.25yas.com ve

bu: http://www.radikal.com.tr/veriler/2006/03/05/vekil.gif linklere ithafen bir forumdaki tartışma sırasında yazılmıştır.

**

Gelişmiş ülkelerde milletvekili seçilme yaşlarının kaç olduğunu bilen var mı acaba?
gelişmiş ülke olma süreci şöyledir.. kültüre-bilime yatırım yapılır (rönesans), yöntem bilimselleştirilir (reform), bilimin ürünleri toplanır (sanayi devrimi), bu süreçten geçen insanlar altık insan olarak gelişmiştir.. bu da gelişmiş ülkeyi oluşturmaları için kafidir.
canım halkımız ise halen gelişmiş olmanın ölçütünün ekonomik tıkır tıkır olduğunu zannededursun..
bahsedilen ülkeler seçilme yaşını düşürdükleri için gelişmemişler. gelişmiş oldukları için seçilme yaşını düşürmüşlerdir.

yaşım (19) ve konumum (öğrenci) itibarıyle 18yaş komiklikleri hakkında sanırım birkaç şey söyleyebilirim.. ben geçen yıl istanbul'da herkesin "aaa o okul müthiş bi yer yaw" diye tabir ettikleri bir okuldan mezun oldum. ve malesef okulda bırakın devlet yönetimi için atılgan olabilecek insanları hayatt ile pazarlığa bile girememiş insanlarla doluydu..

şimdi efendim.. meclisin en büyük görevi nedir? yasa yapmak..
güzel. peki yasalar neyle alakalıdır?
toplum, insan, ülke, geçmiş, gelecek, dünya.. vssv..
bunları düşünecek insanın önce hayata bakabilmesi, sorgulayabilmesi gereklidir..
siz "sayısal" bölümü okuyan bir insanın önüne lise son da gıcık bir ders sıfatıyla haftada 1-2 ders felsefe koyup toplum arasında da "fasafiso" sıfatıyla vermeye kalkarsanız buradan yetişen çocuğun "hayatın amacı nedir" sorusuna "hık... mık.." tan öte bir yanıtı olamaz..
ea ya da sözel gruba geçelim (ki bu insanlar normal ülkelerde devlet yönetimine katılan çekirdeği oluştururlar.. bizdeki gibi değil)
bu insanlar da 40-50 sene önce yazılan ders kitaplarını ezberlemekten öteye geçemiyorlar...

(bakınız halen kişinin kendini tanıması derdindeyim devlet yönetimine filan göz ucuyla bile bakamadık..)

bu yukarıda bahsettiğim olay iyi bir devlet okulunda geçiyor..
"kötü" devlet okullarını saymıyorum..
hadi hepsini geçelim.. eğitimi en iyi olan okullardan biri sayılan robert kolej var.. gittim gördüm.. çok değil 40-50 sene önce "kıbrıs barış harekatı" nı yapabilecek çelik gibi bir irade çıkarabilmiş bu okulda "kıvırcık" dediğin zaman hönk diyen öğrenciler çoğunlukta.. latince adı varmış onun fransadan babası getirtiyormuş..
bu tür okullar da amerikan elitinin bir skin şat ı görüntüsünde (bakınız SS diyorum, layer filan yok!)

*- levent abi yukarıda demişti kitap okuyarak öğrenilir diye..
devlet yönetimi dediğimiz şeyin.. devlet in ilk kıvılcımı olan "platon-devlet" i okumuş şu anda lise veya dengi okullarda okuyan insan oranını gösterin %0,05 i geçsin ne isterseniz deyin bana..
bağcılarda oturuyorum.. ki bu ilçe yaklaşık 1 milyon nüfusuyla istanbul un gop tan sonra en kalabalık ilçesidir.. buradan bana niçe nin adını duymuş olan, socrat ın savunmasını okumuş olan 100 18yaşını henüz geçmiş insan getirebilir misiniz?
üzgünüm ama hiç sanmam..

*- fatihler 21inde neler yapmış biz neden yapamayalım hüleeym ?
gidi tepkilere maalesef babadan oğlua geçme dönemi kalktı efenim demekten başka bir sözüm olamaz.. ayrıca fatih sultan gayet azimki çalışkan zeki bir insandı.. ben ne yazıkki gençlerimizde bu sıfatlara hevesi pek değil hiç göremiyorum..

*- lan de get 18 yaşındaki gençlerimiz istese bu dediğin kitapmış bilmemneymiş hepsini okur anlar.. ama onlara şans veremiyoruz, vermiyoruz biz..
o zaman önce şans verin, deyelim ki tamam bu genç evet gerekli eğitimi görmüş, vizyon sahibidir..

ayrıca şu ana kadar yazdıklarımı sadece seçilecekler için değil, seçecek iradelerin kalitesi açısından da sorgulamanızı salık veririm..

*- kendimizi gelişmiş ülkelerle kıyaslamak güzel, vizyon, hedefler açısından önemli bişiy..
bu hoş karşılaştırmanın yanında bir de
yılda ortamala okunan kitap sayısı, ülkenin okuma yazma oranı, yılda gidilen tiyatro sayısı, abone olunan süreli yayın sayısı gibi istatistikleri de yazın da ben kendimi suçlou hissedeyim bir zahmet.. evet, buna ihtiyacım var..
çünkü ben şu anda bu kadar umutlu insanını arasında gençlikte bi bok görmeyen birisi gibi hissediyorum kendimi..?


*-peki bu ülke böyle çöpe mi gidecek?
hayır.. eğitim bir süreçtir. bizim ülkemizde halen başlatılamamış bir süreç.. bu süreci bir şekilde başlatmak ve bir gün seçilme yaşının 18 e indirilmesi için propaganda yapmak için can atıyorum, emin olunuz..

bilgi sahibi olmadan fikir zikretme özgürlüğü evde yalnız başına bırakılan köpeğin istediği yere pisleme özgürlüğü kadar beyhudedir.

bence biz önce o kafaları doldurmanın yollarını aramalıyız.. eğer o kafalar yeterince doluysa zaten zamanı gelince isyan edeceklerdir saçilememe durumuna.. ama biz tepeden gelip (canım milletimin yüzyıllardır yaptığı gibi) onlara bir emir, hak vs vermeyelim..

sevgiyle.

.uzaylı çıtır vs pA

WQ:
seni çatıda banyo yaparken gördüm pa
WQ:
güzelliğin ay ışığında başımı döndürdü
WQ:
benim saçımı kestin bir sandalyeye bağlayıp
WQ:
kırdın tacımı
WQ:
ve dudaklarımdan
WQ:
yakarış sesini aladın
pembe Anarş!k:
siz karıştırıyorsunuz bacım bizim bu evde banyo yok.. tee göşedeki hamamda yıganırız biz aylık?
WQ:
yukarıda bir tanrı olabilir..
WQ:
fakat sevmekten öğrendiğim tek şey
WQ:
silahın ısenden önce çıkaran bireini nasıl vurabileceğin oldu
WQ:
gecenin yarısında duyduğun bu şey bir ağlayış değil
bu ışığı görmüş doğru yolu bulmuş bir adam değil
WQ:
bu soğuk ve kırık bir yakarış sadece..
pembe Anarş!k:
gözlerin de güzelmiş aslında hea... ha ha ha..
WQ:
allah belanı versin şu romantik ortamı bok ettin
pembe Anarş!k:
niye lan o gözleri ben mi yarattım

11 Temmuz 2006

.terra naomi

yaz boyunca youtube'e hergün bir performans eklemeyi kendine ilke edinmiş hatun kişi.. "say its possible" sanırım kendi bestesi.. bunun dışında geniş bir repertuarı var yalnış hatırlamıyorsan bob hope'a bile cover yapmış :p sadece bu şarkısıyla yarım milyon gösterim almış.. akustik gitarın yanında arada sırada piyanoyada el atıyor.. az kassa içinden orkestra çıkacak.. birde bazı şarkılarının başında ve sonunda insanlığa ruh halini falanda anlatıyor ki çok tatlı buluyorum.. hastasıyım..

P.S. : kendisini mailime gelen striptiz videolarının arasından çekip çıkardım :P

.deli elmas ışık seninle olsun

Remember when you were young,

you shone like the sun.

Shine on you crazy diamond.

Now there’s a look in your eyes, like black holes in the sky

bazen..
hatta nadiren olur böyle şeyler..
içinde fırtınalar kopar..
bir kelimesi bile dışarı çıkamaz..
ancak bi link verebilirsin ancak..

.como estas zico

kendisi fenerbahçeye hoşgelmiştir youtube klibini seyrettikten sonra "ronaldinho halt yemiş" diyebilirsiniz..

5 Temmuz 2006

.baharat, tarçın ve buse

Bir tutam baharatla gitti,
Çarşı içinde bir gölge
Ve yollarına tuz serdi,
Seni bulayım gizlilerde

Tavan arasında saklı tarife
Ayışığı ve boğaziçi yalnız
O Fener bizim çocukluk aşkımız

Beni bıraktığın o gece,
Seni aradım gizlilerde
Bu tutam baharata kandım
Ben acıyı tattım seninle

Baharat, tarçın ve buse,
Tavan aklında saklı tarife
Ayışığı ve boğaziçi yalnız
O Fener bizim çocukluk aşkımız

Bir tutam baharatla gitti,
Çarşı içinde bir gölge

.masamın üstündeki kitaplar

siyasi tarih (1918 - 1994) - oral sander (İMGE)
okurken tarihi damarlarınızda hissediyorsunuz. kitabı kapatınca da nedenler sonuçlar şimşekleri çakıyor beyninizde.

can dündar, celal kazdağlı - ergenekon (İMGE)
3.kez okuyorum. devlet içinde devlet belgelerle ve ilginç bağlantılarla aktarılmış.

bilim iş başında - john henihan (TÜBİTAK)
popüler bilim denemeleri

utopya - tomas more (İŞ BANKASI KÜLTÜR)
erasmus un deliliğe övgüsüne atıflar içeren, tomas more un hayalindeki kralı, krallığı anlattığı eser

platon - devlet (İŞ BANKASI KÜLTÜR)
socrates ve şurakasının "doğru" yu bulma sohbetlerinin platon tarafından derlenmesi. tarihteki ilk "nasıl bir topluluk olma" tarışmalarından biridir.


hepsi çok şirin kitaplar.
tavsiye olunur.

tavsiye olunmayan bişiy vardır ki kapağındaki şebnem ferah resmine aldanılarak alınan blue jean temmuz sayısıdır. içinde şebo ile ilgili bir zerre olmamasından öte R&B den başka bişiy de bulunamamıştır.
yapmayın etmeyin çocuğum zaten senede bir kez alıyoruz blue jean onu da piç etmeyin.

2 Temmuz 2006

.ulusa "yazış"

merhabalar herkese mucuk mucuk.
büyükçekmecede sahilde gezerken birisi gelip elime bir mektup sıkıştırdı... dedi ki "bu mektup tam bu saatte ve burada olan siyah tşörtlü saçı başı dağınık çocuğa verilmek üzere 123 yıldır postahanede bekliyor.. hatta arkadaşlarla iddaya girmiştir burada biri olacak mı olmayacak mı diye" derken lafını kestim: "tamam tamam ver hadi" deyip posta koydum adamın samimiyet kurma çabalarına...

işte mektup.. kimden geldiğini söylemeyeceğim.. GYKoloji ahalisi anlar sanırım... aynen yayınlıyorum.

selamın aleyküm GYKoloji tarikatının güzide müritleri. yeni bir çehreye bürünürken ben de sizlere bir selam çakayım dedim.

(pa'nın notu: bakınız kaç sene önceden herşeyi biliyormuş, bu yazı da bugünün ağzından yazılmış zaten..! olacak iş değil..!)

Ulusuma sesleniyorum hep.. dedim bir de "yazayım"... Umarım sık sık birlikte oluruz.. Yaz dedim de aklıma geldi...

Bildiğiniz gibi kardeşlerim yaz aylarına girmiş bulunmaktayız. Türk gençlerimiz için de güneye göç mevsimi açıldı. Biz de (Abdullah, Bülent, Kemal abi) güneye ineceğiz zaten. Neyse, konumuza dönelim.. Geçen yazki göç yolculuğumuzda bizim gençlerin çok sık kullandığı gavurca bi kelime vardı "one night stand"..

Öz itibariyle türban, peçe, şalvar kombinasyonunda dolayı görülmesi göreken yerleri göremediğimiz, yer yer gösteremediğimiz genç kardeşlerimizin birbirleriyle tanışma, samimi olma, sorunlarını paylaşma, son olarak da sivilcelerini patlatıp akanları peçeteyle ya da çarşafla silip murada erdikleri bir olaymış bu.

Bu hadise bize gavurlardan ithalmiş. Zaten ben diyorum ülkemize yabancı akışı devam ediyor diye. Gavurlar demişken bu konuda benim için araştırmalarda bulunmuş babacan yeğenim Ali ye teşekkür ediyorum..

one night stand in yararları üzerine kelam etmeye devam edelim.. Efendim bu hadise ahlakımıza, toplum yapımıza gayet uygundur.. (arabistanda da varmış Hoca'ma danıştım) Bildiğiniz gibi arap kökenli örflerimizde erkeğin üç kere "boş ol" demesi ile her türlü hadise kapanıyor. Bu olay "komşuya yardım" felsefeinsen yola çıkıp "size bişiler ısmarlayabilir miyim" ile başlayıp "boş ol, boş ol, boş ol" ile bitiyor. Gördüğünüz gibi hiçbir aykırılığı yok. Bu sistem gençlerimiz hormonlarına hakim olamayıp 17 yaşında "baba beni eversene" azmanlıkları içinde kıvranırken biz büyükleri savcılıktan özel izin almaya zorlamıyor. Bu pencereden de işlevsel buldum bu sistemi; bürokrasinin yükünü azaltıyor. Zaten planlarımız arasında Avrupa'ya açılarak Hollanda dan (nerdeyse bir fabrika kurabilecek parayı piç ederek) aldığımız lalelerin yanına buş un izni ile maruyana da ekebiliriz. Bu konu şimdi aklıma geldi bizim dergahta bir istişareye sunayım bir.

Topunuzu öptüm